Kategori: Kripto para vb.

Taproot! (ve programlanabilir para)

Bir ara Bitcoin ve Ethereum üzerine bir şeyler yazmak istemiştim ama arada kaynamıştı. Biraz daha bu konuya eğilmek gerekli çünkü Ethereum ile pratiğe dökülen ve uygulama alanı kazanan akıllı sözleşmeler artık merkeziyetsiz finansın da motorunu oluşturuyor. Dijital bir ortamda iki taraf arasında oluşturulan ve belirli şartlarda uygulanan her türlü sözleşme, bankalardan noterlere kadara birçok üçüncü tarafın süreçteki rolünü önemsiz kılıyor.

Bu sırada Satoshi Nakamoto boş durur mu? Durmuş olabilir, çünkü kim veya kimler, neler yapıyor/lar bilmiyoruz. Neyse ki BTC geliştiricileri 2018’de ortaya atılan yeni fikirlerini bu ay taproot güncellemesi ile hayata geçirdi ve Bitcoin özelinde eleştirilen birçok noktada bazı geliştirmeler ortaya çıkmış oldu. Neydi bu konular?

  • Gizlilik
  • Akıllı sözleşme teknolojilerinde ilerleme/uyumluluk
  • Ölçeklenebilirlik

Akıllı Sözleşmeler

Aslında bu işlerin teknolojik boyutu bir noktadan sonra bana baş ağrısı veriyor. Ne var ki üzerinde kafa patlatılmış olan bu dijital para politikasının mantığını görmek için her detaya inmeye gerek yok.

Bir Bitcoin cüzdandan salınacağı zaman sahipliğini ifade etmek için bir anahtar/imza gerekiyor. Bu imzaları farklı kişiler farklı kombinasyonlarda, farklı şartlarda oluştururlarsa akıllı sözleşmeler ortaya çıkıyor. Ahmet ve Mehmet beraber imzalarsa işlemi gerçekleştir, biri imzaladıktan t süre sonra diğeri imzalamazsa iptal et, birinin elinde kontratı hayata geçirecek şu kod varsa uygula gibi. Diğer kripto paralar ile BTC zinciri arasında bunu kurmaya çalışan oluşumlar da mevcut zaten.

Satoshi Nakamoto açık anahtar ve imza ile doğrudan BTC alımı yerine, programlar (script) ile dinamik şekilde açık anahtar ve imza görevi görecek bir mekanizma eklemiş. Aslında özel anahtar ile imzalama zorunluluğu da bu mantığa dayanıyor. Bu koşulları üstteki gibi kompleks hâle getirdikçe akıllı sözleşmeler de şekilleniyor.

Bir platform olarak düşünürsek Ethereum ve bu yola baş koyan Binance Chain bu işi biraz daha iyi kotarmış gibiler…di. İlerisini göreceğiz tabii.

Teknolojik Boyutu (hızlı geçilebilecek kısım)

Şimdiye kadar bu tip işler P2SH ile yürütülüyormuş bu zincirde. Bu işi bilenler tam mantığı ve detayı biliyordur ama benim anladığım bizim açımızdan önemi bu sözleşme benzeri yapıda en sonunda sağlanan ve sağlanamayan tüm şartların en sonunda paylaşılarak gizliliğe zarar vermesi ve saklanacak veri boyutunu şişirmesiydi.

P2SH Bitcoin Address
P2SH

Bu noktada da Merkelized Abstract Syntax Tree (MAST) diye bir şeyler ortaya atılmış. Bitcoin de aslında Merkle ağacına çok şey borçlu. Bu MAST ne işe yarıyor denilirse üstte tamamen paylaşılma zorunluluğu olan scriptleri parça parça doğrulama olanağı sunarak hem kullanılan veriyi azaltıyor, hem de gizliliği artırıyor. Bu sayede daha büyük (büyük doğru kelime olmasa da veri ihtiyacı olan detaylı diyelim) sözleşmeler daha uygulanabilir oluyor.

Biz teknoloji özürlüler tam doğru olmasa da bu grafiği biraz odun bir şekilde işlem sayısı olarak da yorumlayabiliriz

Gizliliğe, Akıllı Sözleşmeler ve Ölçeklenebilirliğe Döneresek

Uzun vadede MAST maliyetini çıkarıyor. Detaylı bilgi için bu site güzel (nitekim grafiği de oradan aldım).

Veri açısından etkisi net. Daha az veri kullanılması demek başka scriptler, sözleşmeler için alan açılması anlamına geliyor. İktisadi bir mantıkla bir alan arzı oluşması demek, uzun vadede daha düşük işlem bedeli sağlayacaktır.

Benzer şekilde ilk duruma kıyasla bir sözleşmenin tüm şartları yerine sadece ilgili şartların işlenmesi veri açısından olduğu kadar gizlilik açısından da önemli. Sağlanan şartlar doğrulama sağlıyorsa kurumların/kişilerin gizli tutmak isteyebilecekleri diğer bilgilerin paylaşılmasının engellenmesi daha verimli bir sisteme işaret ederken, benzer akıllı sözleşmeleri kullanan insanların geriye dönük tespitini de zorlaştırarak gizliliği artırıyor (bu muhtemelen tartışma konusu olacaktır).

Schnorr İmzaları

Taproot’un altında ise Schnorr imzası yatıyor, matematiksel olarak millet buna hasta. Kabaca burada gizli anahtar, açık anahtar ve imza bir araya geliyor. Bundan önce Elliptic Curve Digital Signature Algorithm (ECDSA) varmış. ECDSA’yı değiştirmek için hard fork gerekirken Segregated Witness ile bütün imzalar scriptler sayesinde soft forklanabiliyor ve Schnorr imzası uygulamaya konulabiliyor. Böylece tek bir imza aslında birçok imzayı temsil edebiliyor ve multisig (birden çok anahtarın kullanıldığı) bir mekanizma ortaya çıkıyor.

Taproot

Konu nereden nerelere geldi demeyecek olursak, Taproot “soft fork” yani çatallanması ile 2018’de teklif edilen BIP341 (burada güzel özetlenmiş bence, bu da github sayfası) hayata geçti. Soft fork olması sebebiyle eski sistem de paralel olarak devam edebilecek. Piyasa (madenciler, eşler ve faydaları iktisadi olarak yorumlayan herkes muhtemelen) bu yeniliği benimseyecektir bir süre sonra SegWit’te olduğu gibi, gerçi tam olarak oldu mu o da tartışılır.

Schnorr imzası sayesinde normal bir işlem gibi gözüken ve açık anahtarı olan bir işlem aslında altında farklı katılımcıların imzalarının bir kombinasyonunu içermiş oluyor. Scriptler yardımı ile daha önce belirlenen şartların yerine gelip gelmemesi de bu açık anahtarı belirliyor. Yani sözleşmenin sağlanıp sağlanmadığı algoritmik olarak kontrol edilmiş oluyor.

Taproot bunu hayata geçirirken, dışarıdan bakanlar altında böyle bir mekanizma mı var yoksa çılgınlık esnasında biri sadece basit bir işlem yaptı mı bilemiyor. Bitcoin adım adım ilerliyor.

Stok, Akım ve Bitcoin

Homojen, taşınabilir, bölünebilir, dayanıklı, değer saklama ve mübadele aracı, bir ölçüt/hesap birimi vs. Varlığı bir dert, yokluğu yara. Bildiniz cevap para.

Bir şeyi para yapan şeyin içsel değeri mi yoksa dışarıdan atfedilen özellikler mi, fiziksel yapısı mı, kabul görmesi mi olduğu gibi konular baya popüler tartışma konuları, çünkü bitmiyor, sonu gelmesi de zor, bizdeki TV programları gibi.

Ne var ki stok ve akım, bu iki dörder kelime, her ne kadar derslerle pek alakam yokken ilk defa muhasebe ile ilişkilendirmiş olsam da tüm bunların ötesine geçen ve politikaları dolayısıyla toplumsal yapıları değiştirme potansiyeline sahip iki değeri ifade ediyor.

Wikipedia’dan tanımı hemen yapıştırayım, nitekim doğru (biri fotoğraf, biri video kaydı, o meşhur benzetme);

Stok değişken, sermaye birikimi gibi belirli bir zaman noktasında ölçülen ve o an var olan büyüklüğü gösteren bir değişkendir. Akım değişken ise bir zaman aralığı içerisinde ölçülmektedir. Dolayısıyla akım birim zaman cinsinden ölçülebilir.

Para söz konusu olduğunda mevcut para arzı (M0, M1,M2, M3, M4 derken daha gider bu gelecekte, M5 ve M6 tartışılıyor) bir stok değişken halini alırken akım dediğimiz şey de dolayısıyla bu arzın ne kadar büyüdüğüyle doğrudan ilişkili hale geliyor. Eğer siz akımı fırlatırsanız kaos olacağı belli de, stoğun sürekli artması da bir problem mi emin olamıyoruz gibi.

İktisat literatüründe bu konuyla ilgili yine çokça fikir ve karşıt görüş mevcut, bu ikisi reel üretime mi bakacak, finansal piyasalar bunların etkisini baltalıyor mu, merkez bankaları ne iş yapar, bu işi otomatiğe mi bağlasak vb. Tüm bu tartışmalar hem bu blog yazısını hem de şu an benim boyumu aşacağı için pas geçiyorum.

Tüm bu denge(sizlik) de gelip bir noktada bireyler için anlam kazanıyor: zaman tercihi. Bir bireyin geleceğe dair beklentilerini oluşturabilmesi, karar verebilmesi, bu kararlara uyacak şekilde tüketim/tasarruf gerçekleştirmesi için elinde tuttuğun metanın karşılık geldiği reel değer miktarını iyi kötü tahmin edebilmesi gerekiyor. Aksi takdirde bu para tüketime (ya da stoklama artık) veya gereğinden fazla riskli fakat doğası gereği daha yüksek getiri vaat eden saçma sapan coi…şeylere gidebiliyor. Para politikası sadece iktisadi kararları değil, bu süreçteki motivasyon ve davranış şekillerini de değiştirebiliyor. Akım ve stok kontrolden çıkıp ekonomiyi olumsuz etkilerse bireyler de kısa vadeli fakat oyun teorisi benzeri bir bakışla en doğru ve rasyonel davranışları sergiliyor, uzun dönemde olumsuz bir sarmala giriyoruz.

Bu stok-akım ilişkisi zaten artık sıkça dert edilen, tartışılan bir şey. Bitcoin için bu ikisini temel alarak modelleme/tahminleme peşinde koşanlar da var;

Stock-to-flow modeli

Peki neden BTC özelinde bu merak önemli? Çünkü toplam arzın 21 milyon BTC ile sınırlandırıldığını, belirli dönemlerde ödülde yarılanma olduğunu, sistemin dinamik yapısının tahmin edilebilir olduğunu ve toplam arza aşağı yukarı ne zaman ulaşacağımızı tahmin edebiliyoruz. Elimizdekiyle plan yapma şansımız var. Tabii ki burada piyasalar da önemli, blok zincirin vurguladığı şeffaflık gibi temel faktörler kısa vadede itibari para cinsinden fiyatlamayı zorlaştırsa da uzun vadede önem kazanacağı aşikar (biz göremeyeceğiz maalesef).

Her ne kadar klasik okul para yansızdır deyip işin içinden kolayca çıkmış olsa da gerçek hayatta ve o dönemlere kıyasla baya bir komplike hale gelen ekonomilerde para politikalarının etkilerinden kaçamadığımız gibi toplumsal, sosyal anlamda birçok farklı sonucuna da ister istemez katlanıyoruz. Dikotominin falan hikaye olduğunu bildiğimiz kadar muhtemelen hâlen tam anlamıyla kavrayamadığımız ve matematiksel olarak ifade edemediğimiz (ve edemeyeceğimiz) çok şey var.

Konuya dönecek olursak, Bitcoin özelinde en çok eleştirilen veya desteklenen bu sıkı sıkıya para politikası bağlılığı ilerisi için çeşitli tahminleri de beraberinde getiriyor.

Örneğin deflasyonist spiral, bize biraz uzak bir tanım olsa da basitçe para arzının bir noktada kalmasıyla paranın değerinin artacağını, dolayısıyla fiyatların düşeceğini, aynı miktarda para ile daha çok mal alınabileceğini öngörüyor. Enflasyon için %2 hedefi mevcut düzende genelde kabul gören bir hedef olsa da daha düşük veya 0 enflasyon mu daha iyi tartışmaları da mevcut, not düşmek adına. 2140 yılında Bitcoin için parasal anlamda en azından kesinlikle 0 olacağını bilmekle beraber bunun yanında unutulan cüzdanlar, hatalı işlemler vb. de toplam arza kıyasla dolaşımı daha düşük tutacaktır. Eğer tüm BTC’lerin %0.5’i bu şekilde kaybolacağı var sayılırsa aşağı yukarı 2036 yılında deflasyonist bir varlık haline gelebilir.

Enflasyon özelinde arz/talep kaynaklı mı, para basma makineleri kontrolden mi çıktı, karşılıklarla mı oynandı, faizler mi hareket etti vb. tartışmalarını bir kenara bırakırsak MB’lerin enflasyon karşısında kullanabilecekleri silahları mevcut, faiz oranları gibi. Temelde bir borç mekanizması, silahlar o yüzden çalışıyor.

Tüm bunlar olurken Bitcoin tarafında blok zincirin şeffaflığı toplam arzın ne kadarının kullanılabilir olduğu/olacağı hakkında da iyi kötü bir fikir veriyor. Teknolojik ilerlemeler, daha iyi üretim teknikleri dikkate alındığında farazi bir Bitcoin ekonomisinde fiyatların düşeceğini öngörmek de yanlış olmaz, tam tersine öngörülebilir. Burada temel fark, Bitcoin’in bir borç (öhm, itibari para?) değil, bir varlık olması. Bu da ortaya çıkış sürecini tamamen farklılaştırdığı ve paraya boğacak otoriteleri dışladığı için piyasa faizlerinin, bu öngörülebilir yapıya içeride uyum sağlaması beklenebilir. Fiyatlar düşebilir, bu iktisadi yapıyı yıkmaz. Evet, her sene zamma alışan toplumlara biraz tuhaf gelebilir, nominal ücrete odaklananlar biraz tuhaf karşıladıktan sonra herkes alışacaktır (muhtemelen). Deflasyon, belki de itibari paranın problemidir. Enflasyon da öyle gerçi. Yukarı tükürsen bıyık…

Bir de evet, borç mekanizması yani kredi mevzusu. Borç yaratmak kolay olsa da bu borcun ne kadarının refaha etki ettiği tartışmalı, tartışılmalı da. Ana akım iktisatçılar için doğru kullanıldığında (ne zaman olduğuna bakmak lazım) mevcut mekanizma anlamlı olsa da bu bakışın birazcık dışarı çıkıldığında tasarrufun artması, yatırımların da azalsa bile bu tasarruflar ile fonlanması borç krizlerinin engellenmesine karşılık gelecekse bir şans verilmeyi hak ediyor. Enflasyon altında gelecekte sahip olacağımız parayı harcamamız teşvik ediliyorsa, belki de deflasyon bizi tasarrufa ve gerektiğinde elimizdekini şimdi harcamaya teşvik eder, ekonomik büyümenin yavaşlaması pahasına. Enflasyonist bir ortamda maliyetlere kimin katlandığına bir eğilmek gerekir objektif bir karşılaştırma yapabilmek için.

Deflasyon peşinde koşulmasa bile oluştuğunda arada geçici işsizlik vb. olurken likidite krizi, stoklama gibi sorunları öngörenler de var. Bitcoin’in yüksek miktarda bölünebilir olması, bilgi asimetrisinin yok olacağı, itibari paranın doğası gereği enflasyonist olmasının deflasyona karşı bu önyargıyı oluşturduğu gibi çok farklı görüşler de mevcut. Neyse, biz göremeyeceğimiz için bunları başka bir beyin fırtınasına bırakıyorum.

Ben bu yazıda Ethereum’a sallayacaktım ama konu nerelere geldi. Bir sonraki yazıya üşenmezsem başlarım ama yukarıdakileri de dikkate alarak şunu sormak anlamlı olabilir.

ikisini de dene, tarafını seç

Şimdi sizden BTC, ETH veya başka bir varlık seçmeniz bekleniyor ve bu paraya 1 yıl boyunca dokunmayacaksınız. Hangisini seçerdiniz? Peki 5 yıl? 10 yıl? 20 yıl? Tercihiniz değişir miydi? Seçtiğiniz varlık hangisini daha “sağlam” gördüğünüzü ifade ediyor aslında.

Bu parayı dijitalleştirsek de mi saklasak?

Aslında Merkez Bankalarının dijitalleşme süreçler pek de yeni değil, benzer şekilde CBDC (ya da Türkçe olarak MBDP) diye nitelenen, mevcut anlamdaki ulusal paraların sanal bir ortama dökülme ve kripto para teknolojilerinden bazılarının benimsenmesi hedefleri de.

Ne var ki burada unutulmaması gereken şey (ya da asıl sorun), ödünç alınan teknolojilerin merkeziyetsizlik amacıyla ortaya çıkan bu bakış açısının tam tersine merkezi daha da güçlendirici özelliklerinin adapte edilirken bazı temelleri dışlaması. Blok zincirin içindeki veriler ağdaki her eşte olmazsa şeffaflıktan bahsedebilir miyiz? Merkez Bankalarının şeffaflığı ve kredibilitesi tartışılırken politikalara güveni arttırma potansiyeline sahip bir özellik neden ülkeler tarafından pas geçiliyor?

CBDC’ler ilgili meramımı baştan söyleyeyim (FED, ECB, TCMB veya herhangi birinden bağımsız olarak); kısa vadede bu teknolojilerin kitlelere tanıtılması, benimsenmesi ve işlerlik kazanması açısından inanılmaz faydaları olacak ve pratik uygulamalar ile olası problemler önlenecek. Uzun vadede ise küresel ekonomide eleştirdiğimiz bütün makroekonomik sorunları perçinleme ihtimalleri bir hayli fazla.

Benim gibi MARVEL sevenler için kısa (ve muhtemelen gereksiz) bir analoji; Iron Man ilk filminden itibaren 10 yıl boyunca kötülerle karşılaştıkça onların teknolojilerini adapte etti, vurdu, kırdı derken (spoiler alert!) Thanos’u da böyle yendi. Niyeti en başta kendi sistemini desteklemek ve güç elde etmek olsaydı bunların hiçbirine ihtiyaç duymayacak ve bu ileri teknolojiler hiç ortaya çıkmayacaktı. Neyse, bu What if..? konusu olsun.

Hulk ile Topyekûn Mücadele (2015)

Sen Bana Güven, O İş Bende

Asıl konulara gelmeden muhtemelen aylar sonrasına erteleyeceğim bir yazının konusu önem taşıyor, para politikası aslında bir güven oyunu. Karşıdakinin davranışlarını tahmin edebilirsiniz, sürekli dürüst olabilirsiniz, sürekli hile yapabilirsiniz ya da karşıdakinin davranışlarını aynen kopyalayabilirsiniz. Her tarafın kârlı çıkmasının tek yolunun işbirliği yapmak ve dürüst olmak olduğu bu oyun çerçevesinden altın standardını, dolar standardını veya her türlü ekonomik sistemi ele alırsak bu işlerin neden yürümediği veya yürüyemeyeceği konusunda bir fikir edinebiliriz diye düşünüyorum. Mikro ölçekte altruistik olduğumuzu varsaysak bile ülke çıkarları devreye girdiğinde ne kadar fedakâr olabiliriz?

Varlığı Bir Dert, Yokluğu Yara

Açıkçası YÖK veri tabanındaki tezleri o tezleri yazan kişi ve danışmanı, jüriler ve o alanda araştırma yapan niş bir kitle dışında okuyan var mı emin olmadığım için bu noktada çekinmeden tezimdeki tartışmaları konuşacağım ve kendi yazdıklarımı şimdiki zamanda eleştireceğim.

Bordo ve Levin’e (2017) göre ise bir merkez bankası dijital parası aşağıdaki avantajlara sahip olacak ve para politikalarının uygulanması kolaylaşacaktır:
• Hemen hemen maliyetsiz bir değişim aracı (peki ya maliyet oluşursa kime yansıyacak?)
• Güvenli bir değer saklama aracı (MB’lere güvenemiyorsak ve soğuk cüzdan alternatifimiz yoksa ne kadar güvenli?)
• Kağıt para kullanımının azaltan bir araç (e bunu zaten giderek yapıyoruz?)
• Gerçek fiyat istikrarı (küresel olarak?, ulusal olarak?, kısa vadede?, uzun vadede?)

BIS bu konuda çok güzel işler çıkartıyor, güzel araştırmaları ve kapsamlı çalışmaları var. O zaman şöyle demişler;

Bank of International Settlements (BIS) 2018 raporuna göre de merkez bankası dijital parası üç ana bankacılık alanını derinden etkileyecektir:
ödemeler, finansal istikrar ve para politikası. BIS’e göre bunların ne şekilde ve ne derecede etkili olacağı ise tamamen dijital paranın tasarımına bağlı olacaktır. Kara para aklama ile mücadele, yatırımcının ve tüketicinin korunması, finansal sistemin istikrarı gibi faktörler BIS raporuna göre kripto paraların ve/veya dijital paraların benimsenmesi önünde önemli engellerdir ve zorluklarına rağmen bu tip varlıklar küresel çapta regüle edilmelidirler.

Yazarken farkına varmamıştım ama mevcut sistemdeki belli başlı sorunları da istemeden ifade etmişler ve çözümü bu teknolojilerde aramışlar.

Şimdilik arayışlar bu Venn kümesinin kesişimlerini incelemekle geçiyor.

BIS. (2018). V. “Cryptocurrencies : looking beyond the hype”. Annual Economic Report,
91–114.

CBDC’ler belirli özellikleri belirli ölçülerde alıp ortaya hibrit bir şey çıkartacaklar, ama bu kripto para olmayacak, yani biz “MB kripto parası” diye bir şey görmeyeceğiz (patron çıldırdı temalı bir damping olmadıkça).

Berentsen, A., Schar, F. (2018). The case for central bank electronic money and the non-case for central bank cryptocurrencies.

CBDC sanal olma özelliğini taşıyacak fakat monopol olma ve merkeziyetçi yapısını da koruyacak. Bu anlamda kılık değiştirmiş bir değer olmaktan öteye geçmesi zor. Evet, daha verimli olacak ama bu verimlilik başka tehditleri de yanında getirecek.

MB bilançoları, senyoraj gelirleri, parasal aktarım mekanizmaları devrimsel ölçüde etkilenebilir (hatta etkilenecek) ama günün sonunda gerçekten istediğimiz bu mu ya da daha iyisi olabilir mi diye sormakta fayda var. Üşenmezsem orada da yazmak istiyorum, ciddi anlamda ezber bozma potansiyeli var kripto para teknolojilerinin ve hızla ilerleyen merkeziyetsiz finansın.

“Tarih doğrusal bir süreç değildir. Mal paradan itibari paraya, oradan da kriptoya, kağıttan dijitale düz bir çizgi şeklinde dönüşüm olmamıştır.”

Barry Eichengreen (“From Commodity to Fiat and Now to Crypto: What Does History
Tell Us? (No. w25426)”. National Bureau of Economic Research.)

R ve quantmod ile Temel BTC Grafiği

quantmod

R’ı daha önce duymuştum fakat sadece ekonometrik analiz için bir yazılım sanıyordum (cahil ben!). Yapabildiği şeyleri duyunca bu programlama diline merak sardım ve neler yapabilirim diye kurcalamaya başladım. Başlıca kullandığım kaynak ilk etapta R for Data Science oldu. Bu yazıda temel düzeyde veri çekme ve grafik çizme maceramı anlatacağım.

R ile kod yazmak ve çalıştırmak için aslında fazla şeye ihtiyaç yok. Biri R (http://cran.r-project.org),  diğeri de işleri kolaylaştırmak için RStudio (http://www.rstudio.com).

RStudio’yu açtığınızda karşınıza şu ekran gelecek:
Sol üst R dosyamızı, sol alt konsolu, sağ üst değişken vb.lerin gösterileceği kısmı, sağ alt ise paketleri, yardım dosyalarını ama en önemlisi grafiğin gösterileceği plot sekmelerini içeriyor.

quantmod ile Yahoo’dan veri çekme ve grafiğini çıkartma

R iktisatçılar için birçok analize yardımcı olacak paketler içeriyor. Buna çeşitli kaynaklardan veri çeken paketler de dahil. Kullanımı en kolay olanlardan biri quantmod.

Paketleri R’a yüklemek çok kolay. quantmod için:

install.packages(“quantmod”)
library(quantmod)

Büyük-küçük harf ayrımı R için önemli, her karaktere, tırnak işareti vs. dikkat edilmesi gerekiyor. Bu iki komutu çalıştırınca quantmod paketi aktif hale geliyor.

quantmod’un getSymbols fonksiyonu veriyi çekmeye yarıyor ve şu şekilde işliyor (Tabi ki fonksiyonun çok fazla değişkeni var, ama benim işimi en basit düzeyde olanı görecek.) :

getSymbols(“KUR/HİSSE VB.”, src = “yahoo”, from = “BAŞLANGIÇ TARİHİ”, to = “BİTİŞ TARİHİ”)

Kurlar için USDTRY=X, USDEUR=X vb., BİST’te işlem gören şirketler için ADEL.IS, PETKM.IS vb. kullanabiliyorsunuz. Yahoo!’dan ticker listesine bakabilirsiniz.

Mesela THY için 2016’dan 2018 ortalarına fiyatları çekecek olursak;

getSymbols(“THYAO.IS”, src = “yahoo”, from = “2016-01-01”, to = “2018-06-01”)

THYAO.IS veriseti (zaman serisi) oluştu. summary(THYAO.IS) ile değişkenleri ve bilgilerini kısaca görmek istersek aşağıdaki ekran geliyor. Adlarından da anlaşılabileceği gibi her bir kolonda açılış, kapanış, en düşük fiyat vb. bilgiler var.

Son olarak chartSeries(THYAO.IS) ile aşağıdaki grafiği elde edebiliyoruz.

Kriptopara benim asıl ilgi alanlarımdan biri. Finansal analiz kısmıyla pek ilgilenmesem de “para” olarak sahip olduğu potansiyeli beni heyecanlandırıyor. Bu yazıda temel olarak BTC/USD kurunu quantmod ile Yahoo!’dan çekme ve candlestick chart oluşturma üzerinde durmakla beraber, 5 yıllık BTC verisinden de ne tür grafikler çıkartılabilir paylaşacağım.

quantmod ile Yahoo!’dan BTCUSD verisi çekme

Öncelikle quantmod’u yüklüyor ve veri setim için başlangıç ile bitiş tarihleri oluşturuyorum. candlestick yaparken grafiği net görebilmek adına 1 aylık bir veri alıyorum.

library(quantmod)
start <- as.Date(“2018-01-01”)
end <- as.Date(“2018-02-01”)

Daha önce yazdığım gibi kurlar USDTRY=X, USDEUR=X gibi ifade ediliyor. BTC için de durum aynı.

getSymbols(“BTCUSD=X”, src = “yahoo”, from = start, to = end)

BTCUSD=X adında zaman serisi oluştu. O “=” işareti yazarken işleri bazen bozabiliyor. Veri setinin adını BTCUSD yapıyorum.

BTCUSD <- `BTCUSD=X`

Kapanış fiyatları ile normal bir grafik çıkartalım.

plot(BTCUSD[, “BTCUSD=X.Close”], main = “BTC/USD Kuru”)

Eğer biraz daha finansal analiz meraklısıysanız, candlechart denen grafikleri duymuşsunuzdur. Renkler, çizgiler vb. fiyatla ilgili çeşitli değişimleri sembolize ediyor.

candleChart(BTCUSD,theme=’white’, type=’candles’)

Bazı işlem hacmi bilgileri eksik olduğu için o günler 0 gözükmekte. candleChart komutunun çok fazla değişkeni var, bu kısım pek ilgimi çekmediği için dileyenlere bırakıyorum bu grafiği göze daha hoş hale getirmeyi.

5 yıllık BTC verisi

reddit’te şu başlıkta bulunan 5 yıllık BTC ve altcoin verileri coinmarketcap kaynaklı ve .csv formatında. Üzerinde oynamak için güzel bir veri seti. Ben dosyayı “BTC.csv” adıyla kaydettim.

Öncelikle dosyayı R’ın içine aktarmamız gerekiyor.

bitcoindata <- read.csv(“klasör adresi/alt klasör/BTC.csv”)

Yükledikten sonra 800.000 küsür gözlem ve 10 değişken göreceksiniz. Sembol, tarih, en yüksek fiyat, en düşük fiyat vb. gözlemler var. 

Diyelim ki ben BTC, LTC, ETH, XRP için ayrı bir set oluşturmak istiyorum. Bir filtre oluşturuyorum ve R’a “Symbol” kolonunda bu filtreye uyanları “BTCLTCETHXRP” olarak kaydet diyorum.

filtre <- c(“BTC”, “LTC”, “ETH”, “XRP”)
BTCLTCETHXRP <- bitcoindata[bitcoindata$Symbol %in% filtre,]

Tarih kolonunda saat bilgisi de var, saatlik veya çok ileri bir analiz yapmadığım için gerek yok. Kaldırıyorum.

BTCLTCETHXRP$Date <- as.Date(BTCLTCETHXRP$Date, format = “%Y-%m-%d”)

Grafikte gözükeceği için “Symbol” kolonunu değiştiriyorum.

colnames(BTCLTCETHXRP)[3] <- “Sembol”

Grafiğe döküyorum. Her sembol için bir renk atadım geom_line komutunda. Geri kalan taraflar başlık vb. bilgiler.

library(tidyverse)
library(ggthemes)
ggplot(data=BTCLTCETHXRP) +
labs(title = “Zaman ve Kriptopara”, subtitle = “Fiyat Hareketleri”, x = “Tarih”, y = “Fiyat(USD)”, caption = “(Coinmarketcap verileri)”)+
geom_line(mapping = aes(x = Date, y = Close, color = Sembol))+
theme_economist()

Bir zaman aralığı için ise;

min <- as.Date(“2017-1-1”)
max <- as.Date(“2018-7-1”)

ggplot(data=BTCLTCETHXRP) +
labs(title = “Zaman ve Kriptopara”, subtitle = “Fiyat Hareketleri”, x = “Tarih”, y = “Fiyat(USD)”, caption = “(Coinmarketcap verileri)”)+
geom_line(mapping = aes(x = Date, y = Close, color = Sembol))+
scale_x_date(limits = c(min, max))+
theme_economist()

İyiliği Tokenize Edebilir Miyiz?

Farklı olayların zamanları kesiştiğinde ortaya değişik bakış açıları çıkabiliyor. Şu an ormanlar yanarken Fenerbahçe’nin token haberini gördüğümde de aklıma bu soru geldi: iyiliği tokena çevirmek mümkün olabilir mi? Bu sayede insanları daha fazla fedakar davranışa teşvik edebilir miyiz? En azından denemeye değer.

Evet, iktisat teorilerine göre bizler rasyonel, bencil, faydasını minimum maliyetle maksimize etmeye çalışanlar bireyleriz. Neyse ki davranışsal iktisat gibi alanlar ile zaten gerçek olmadığını bildiğimiz bu görüşleri çürütebiliyoruz, birçoğumuz özünde iyilik yapmaktan haz duyan ve toplumda karşılık beklemeden bu davranışları sergilemeye meyilli bireyleriz. Bazen ufak dürtmeler gerekebiliyor tabii.

Diğer taraftan gelişen bir kripto para ekosistemi ve blokzincir kavramı var. Belki ilk dönemlerdeki gibi devrim diye dolaşmıyor herkes ama potansiyeline ulaşmadığını düşünüyorum. Ezberledik biraz da, blokzincir şeffaf, blokzincir hızlı, blokzincir doğrulanabilir. Eğer biz iyilik yaptığımıza emin olmak istiyorsak neden blokzinciri kullanmayalım? Eğer süreçleri daha hızlı hale getirebilecekse neden benimsemeyelim? Olası maliyetleri faydalarından fazla olabilir mi?

Token kelimesini duyup da tam bilmeyenler için hemen özet geçelim. Belirli bir değeri veya kullanım amacını ifade eden “kripto para birimi” bu. Meşhur NFTler de bu grupta aslında, sanat eserlerinin vb. bağlandığı tokenlar. Para olma niyetinden çok bir değer, sahiplik ifade etme aracı. Binance’in kendi ağı BSC’de veya Ethereum platformu olan ERC-20’de yer alıyorlar genellikle. Jeton olarak nitelendirebileceğimiz bu şeyler kripto paralardan farklı. Çok daha geniş kullanım amaçlarına hizmet edebiliyorlar. Tabii ki fiziksel bir metayı (altını, gümüşü vb.) kolayca tokenize edebilirsiniz, hisse senedi vb. değerleri de. İşler soyutlaştıkça biraz daha karmaşık hale geliyor.

Peki STK’lar, bağış toplayan kurumlar bu tür yaklaşımları benimserse neler daha iyi olabilir?

Güven ve Şeffaflık: Bir fon transferi sağladığınız anda nereye ulaştığının, neye harcandığının değiştirilemez bir kaydının oluştuğunu düşünün. Doğrulama mekanizmaları tatmin edici düzeyde çalışırsa bağışların yönlendirilmesi için bir devrim olacaktır.

Hız: Bankacılık sistemi artık FAST vb. yollarla eskiye nazaran daha hızlı. Ne var ki yurtdışından bağış yapmak isteyenler için bu yöntem çok cazip olabilir. Yurtdışından gelen bağış miktarı fazla ise burada çevrilip kur oynaklığı riski minimize edilebilir.

Seçenek Sunma: Tek bir ağda fon toplanırken nereye ne kadar yollamak istediğinizi veya toplanan genel amaçlı fonların ihtiyaç anında nerelere nasıl aktarıldığını takip edebileceğinizi bilmek güvene katkı sağlayacaktır. İlerisi için motivasyon.

Daha Az Süreç: Bürokratik süreçler bazen gerekli olabilir ama bir kriz anında kendi kendini doğrulayabilen bir sistem çok daha hızlı ve verimli olacaktır. Sorgulanabilir ve şeffaf şekilde geri dönüşü yazılım sağlar.

Tabii ki riskler de beraberinde gelecek;

Denetim: Evet, kanuni düzenleme kısmı zor. Hayır, kripto paralar suç gelirlerinin aklanmasında şimdi de geleneksel bankacılık sisteminden fazla kullanılmıyor. Düzenleme kısmı tartışmalı, ama şeffaf bir şekilde kaynakların yönlendirilmesi bu kısmı kolaylaştırabilir.

Oynaklık: Aslında burada bir yatırımdan çok iyilikten ve bir şeyleri geri beklememekten söz ediyoruz. Sabit fiyatlı token çözüm olarak benimsenebilir.

Teknolojik İhtiyaçlar: Bu adaptasyon süreci hem teknolojiyle arası olmayan bireylerin sürece dahil edilmesi, hem de altyapının güncel ve işler tutulması için belirli kaynak tahsisi anlamına gelecektir. Ödeme yöntemlerinin adaptasyonu, veri güvenliği gibi faktörler de dikkat edilmesi gereken ayrı başlıklar olarak değerlendirilebilir.

Klasik iktisatçılar ne derse desin, insanlar iyilik yapmak istiyor. Bir ağın içinde olduğunu bilmek, toplumsal bir inisiyatife ait olmak, dikilen bir fidanın binlerce ağaç arasında on yıllar boyu büyürken benzersiz bir sahiplik kodunun sırf sizde olması ve takip edilebilmesi, belki bir sertifika, belki de sadece bir QR kodu insanları harekete geçirmek için gerekli motivasyon, gerekli dürtme anlamına gelebilir.